Her yeni yıla giriş bir dejavu gibi. Olan biten her zaman aynı. İlerlediğimiz tek konu batı yönünde. Amaç değişmiyor. Son 50 yılı göz önüne aldığımızda yılbaşına Avrupalı gibi giriyoruz. Nasıl girersen bütün sene öyle geçer derler ya. Belki bu yüzden. Bu durum her sene tekraren devam ediyor. Avrupa için önemli olmasa ülkemizde de böylesi taklit ve özenti bu kadar olmazdı zannımca.
Çok eski değil. Bundan 50 yıl kadar öncesine ait yılbaşı geleneğimizle ilgili annemin anlattıklarına şaşırmıştım. Şimdi o gelenekten eser yok. Dini bayramlarda olduğu gibi yılın ilk günü çocuklar ev ev gezip harçlık toplarmış. Daha sonra gençler de katılmış harçlık toplamaya. Evin içinde kuzu dolaştırılırmış. Kuzunun neyi sembolize ettiğini, hangi inanç kaynaklı olduğunu araştırmak lazım. Bunun dışında evlere su taşırlar, boş kapları suyla doldururlarmış. Bu ritüel bereketli bir yıl dileği manasını taşıyor olabilir. Buna benzer veya farklı örf ve adetlerin memleketimizin başka bölgelerinde vardı muhtemelen. Bu örnek değişimi göstermek için önemli. Bu geleneğin yaşatıldığı yılların üzerinden çok zaman da geçmedi. Bunlar gerçekten şimdi bize çok şaşırtıcı geliyor. Sanki başka bir memleketin bir bölgesindeki gelenekten bahsediyor gibiyiz.
Peki batılılaşma serüvenimiz mutfağa nasıl yansıdı? Kültürel değişimin içinde maalesef sofra kültürü de var. Özellikle yılbaşı adı altında süslenen sofralar batı etkisinde olmanın en muşahhas görüntüsü. Yılbaşı denince vazgeçilmez gibi algılanan hindi yemeği de sembolik bir değere sahip. Kitle iletişim araçlarının ekseriyetinde bu sembolü yaygınlaştırılma ve yaygın değilse bile öyleymiş gibi gösterme gayretkeşliğini anlamak mümkün değildir.
Tanzimat ile başlayan batılılaşmanın geldiği bu noktada durup düşünmeli. Ülke olarak artık her alanda ve her anlamda kendi yolumuza gitmeliyiz. Birilerinin peşine körü körüne takılmaktan vazgeçmeliyiz. “Turkey” adıyla yenilir yutulur bir ülke olmadığımızı haykırmak, yeni bir yüzyıla Türkiye yüzyılı adını yazdırmak için canla başla çalışmak lazım.
Hatırlıyorr musunuz geride bıraktığımız yılları? Kapsamı daraltırsak son bir yıla ait damağımızda ve dimağımızda ne kaldığını göz önüne getirebiliyor muyuz? Belki zor bir yıl geçti diyeceksiniz. Yeni senenin zorluğunu bilemeden. İnsanoğlu hangi zorluk görse, onun üstünde bir zorluk görünceye kadar onu en zor olarak tanımlar. Bu anlamda umarım zorluklar değil kolaylıklar yılı olur. Her yeni yıl, ay, hafta, gün ve an daha güzel olur, lezzeti bol, bereketi bol, en önemlisi sağlık dolu olur.
Önümüzde bir perspektif çizerken daha planlı ve programlı ve hedefe odaklı olmalıyız. Her küçük ve büyük zaman dilimleri için aşılacak hedefler belirlemeliyiz. Ona göre de iş tutabilmemiz gerekir. Eğer belirli bir hedef varsa o zaman başarı anlamlı olacaktır. Hedeflerimizi gerçekleştirebildiğimiz ölçüde başarılıyız demektir. Hiç rotası olmayan bir gemi rastgele bir limana ulaşırsa başarı sayılır mı?
Geçmiş zaman muhasebesini otopsi metaforuyla açıklamaya çalışırsak, bunu şöyle hikaye etmemiz daha anlamlı olacaktır. Yaşadığımız son bir yıl henüz can vermiş bir mevta olsun. Bu cesetten işe yarar ne kadar organ varsa yeni yıl için nakledilebilmesi için çıkarmamız istensin. Acaba bu organlar neler olurdu?
Zaman içinde yaptığımız ve yapacağımız yolculukta geriye ve ileriye bakarken iyi ile kötüyü, sevap ile günahı ayırdedecek bir muhasebe yaklaşımına ihtiyaç var. Sokrates’in dediği gibi: Sorgulanmayan hayat yaşamaya değmez.
Bu yıl ne yiyip ne içtik?
Yemek kartları ile belirlenen yeme içme tercihlerine göz attığımızda kayda değer bilgileri görebiliriz. Belki bütün yemek kartları firmalarının elde ettiği bilgiler bir araya getirilebilse daha sağlam istatistiklere ulaşmamız mümkün olurdu. Sodexo tarafından çalışanların yemek kartı kullanım eğilimlerininin analiz edildiği Çalışanların Yeme-İçme Tercihleri ve Harcama Alışkanlıkları başlığı altındaki verilere göre, ortalama bir yemeğe harcanan tutar 2021 yılına nazaran yüzde 73 arttı. İstanbul’da en pahalı yemek yenen yer ortalama 94 TL ile Sarıyer oldu. En uygun fiyatlı yemek yenen ilçe ise 27 TL ile Bağcılar oldu. 2022 yılında ortalama bir yemek için ödenen tutar yüzde 73 artarak 71 TL oldu. Çalışanlar en çok kebap ve fast food tercih etti. Kebap perakende sektöründe rağbet görürken fast food hizmet ve bilişim sektörü tarafından ilgi gördü. Getir Yemek uygulaması üzerinden bu yıl verilen siparişlerle ilgili kullanıcıların yeme-içme tercihlerine göre de en çok sipariş edilen yemek lahmacun, Adana dürüm ve tavuk döner; tatlı ise fırın sütlaç, kazandibi ve profiterol oldu. Türk mutfağı dışında hamburger, ev yemeği kategorisinde kuru fasulye öne çıktı.
Türkiye’nin çorba haritası
Hasta yemeği denince ilk akla gelen lezzet türüdür çorba. Güne çorba içerek başlanırdı. Kahvaltının ana unsuruydu. Tabii henüz çay kahvaltının hakimi değilken. Şimdi her bir öğünün parçası oldu. Giderek biçimi ve muhtevası değişti. Bu konuda istatistikler dikkat çekici. Çorbaların hangisi çok, hangisi az tüketiliyor, nerede ucuz, nerede pahalı? Bu hususta Yemeksepeti’nin son 4 yıla ait verilerine bakmak kâfi. 21 lira ile ezogelin, 22 lira ile mercimek ve 23 lira ile yayla çorbası ortalama fiyatla en uygun çorbaların başında. Beyran çorbası ise 53 lira ile en yüksek fiyat ortalamasına sahip. Yaz aylarında ayran aşı, kış aylarında balık çorbası en çok sipariş edildi. Memleketimizin tartışmasız en sevilen çorbası ise mercimek çorbası. Şehirlere göre değişse de en çok sipariş edilen çorbalar ezogelin, kelle paça, tavuklu çorba ve paça çorbası. Arabaşı, bamya, beyran ve tirit gibi çorbalar bazı şehirlerde favori bazılarında değil. Yoğun olarak sipariş edilen yerel çorba çeşidi 250’yi geçiyor.